CHP tarafından yapılan ön seçimle 15 milyon vatandaşın kararı ile CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı seçilen İBB Başkanı Ekrem İmaoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu, İngiltere merkezli The Economist gazetesine, değerlendirmelerde bulundu.
Eşinin Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu değişimin sembolü haline geldiğini belirten İmamoğlu, tutuklamayla beraber milyonlarca insanın harekete geçtiğini ifade etti.
“SALDIRILAR SON AYLARDA ŞİDDETLENDİ”
Dilek İmamoğlu, eşinin 2019’da İstanbul’u kazanmasından bu yana baskı altında olduğunu vurguladı, karalama kampanyaları ve uydurma davaların son aylarda şiddetlendiğini yazdı.
Dilek İmamoğlu, eşinin tutuklanmasının korkutma amacı taşıdığını ancak olayın tam tersine döndüğünü anlattı, milyonlarca insanın yaşananları demokrasi için dönüm noktası olarak gördüğünü belirtti.
Ayrıca Dilek İmamoğlu, eşinin davasının hukukun üstünlüğünün çöküşü ve ifade özgürlüğünün daralmasının sembolü haline geldiğini söyledi.
“CHP’NİN YÜKSELİŞİ UMUT VERİYOR”
Dilek İmamoğlu, kasvetli iklime rağmen ülkede umudun arttığını belirtti, CHP’nin 2024 Yerel Seçimleri’nden ülkenin önde gelen partisi olarak çıktığını hatırlattı.
Dilek İmamoğlu, eşinin Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu değişimin sembolü haline geldiğini söyledi ve CHP’nin ön seçiminde 15 milyondan fazla kişinin Ekrem İmamoğlu’nu desteklediğini vurguladı.
“EKREM’İN DAVASI ARTIK BİR SEMBOL HALİNE GELDİ”
Dilek İmamoğlu’nun yazısının tamamı şöyle:
“Eşim Ekrem İmamoğlu 19 Mart sabahının erken saatlerinde tutuklandığında, Türkiye genelinde milyonlarca insan tam olarak benim hissettiğim gibi hissetti: sadece üzüntü değil, güçlü bir adaletsizlik duygusu ve artan öfke. Yirmi yılı aşkın bir süredir devam eden mevcut hükümetin yönetimi altında, birçok Türk, ülkeleri otoriterliğe daha da battıkça bu duygularla yüzleşmek zorunda kaldı.
Günlerdir bir şeylerin geleceğini hissediyordum. Ekrem -Mart 2019’daki yerel seçimlerde İstanbul’u Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP’nin elinden alan ve o zamandan beri iki kez daha yenen adam- uzun zamandır kamusal yaşamdan uzaklaştırılmak için amansız bir çabayla karşı karşıya. Ancak son aylarda saldırılar daha da şiddetlendi.
Eşi ve adalet mücadelesindeki yoldaşı olarak, her karalama kampanyasında, her uydurma davada ve her ‘karakter suikastı’ girişiminde Ekrem’in yanında dimdik durdum. Gözaltına alınması, ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) bir sonraki cumhurbaşkanlığı yarışı için aday olarak seçilmesinden günler önce gerçekleşti. Şimdi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem ve haksız, eşitsiz ve yasadışı bir sisteme meydan okuyan ekibi, asılsız suçlamalarla karşı karşıya. Ona yöneltilen suçlamalar, niyetleri bu kadar ciddi olmasaydı gülünç olurdu. 31 yıl önce aldığı bir üniversite diploması, onu cumhurbaşkanı adaylığından diskalifiye etmek amacıyla aniden geçersiz ilan edildi.
Ekrem’in tutuklanması ve görevden uzaklaştırılması, onu ve halkı korkutmayı amaçlıyordu. Bunun yerine, tüm Türkiye’de insanlar harekete geçti. İller ve siyasi ayrımlar boyunca, yaş, geçmiş veya cinsiyet fark etmeksizin, milyonlarca insan bu anı ülkenin demokrasisi için bir dönüm noktası olarak görüyor. Ekrem’in davası artık daha büyük bir şeyin sembolü haline geldi — hukukun üstünlüğünün çöküşü, ifade özgürlüğü için daralan alan ve yönetenler ile oylarının geçersiz kılındığını hissedenler arasında büyüyen ayrılık.
Türkiye bugün ekonomik, siyasi ve kurumsal alanlarda birleşen krizlerle karşı karşıya. Enflasyon ücretleri eritti ve milyonlarca insanı yoksulluğa sürükledi. Eğitim sistemi bozuk. En iyi ve en parlak insanlarımızın çoğu ülkeyi terk ediyor.
Ancak bu kasvetli iklimde artan bir umut var. Atatürk tarafından kurulan CHP, 2024 Yerel Seçimleri’nden ülkenin birinci partisi olarak çıktı. Seçmenlerden gelen mesaj şuydu: “Artık yeter.”
Ekrem, Türkiye’nin umutsuzca ihtiyaç duyduğu değişimin sembolü haline geldi ve onun lokomotifi olarak kabul görüyor. İster bir masanın, ister demir parmaklıkların arkasında olsun, yalnız değil. CHP’nin ön seçiminde, 15 milyondan fazla kişi onu partinin cumhurbaşkanı adayı olarak destekledi. O, adil bir şekilde yönetilmek isteyen ve hâlâ cumhuriyetimizin kuruluş öncülüne inanan milyonları temsil ediyor: Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir. Bu irade, yasaklara, tutuklamalara ve tehditlere rağmen kırılmadı.
Eşi ve bir vatandaş olarak, vazgeçmeyeceğim. Gücümü ve cesaretimi Türkiye genelindeki kadınlardan alıyorum anneler, uzmanlar, öğrenciler, gençler, sağlam duran işçiler. Korkuya değil, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, eşitliğe, kapsayıcılığa ve birlikte var olmaya dayalı olarak yeniden inşa edebileceğimiz ülkeye inanıyorum.
Önümüzdeki yol zor hem ülkem hem de ailem için. Ancak, bireyleri hapse atmanın fikirleri susturacağına inananlar yanılıyorlar. Adalet yasaklanamaz. Vicdan tutuklanamaz. Bu ülke karanlık dönemler geçirdi ve demokratik iradesi bozulmadan bu dönemden de çıkacak. Bunu sadece cumhuriyetin kurucularına değil, aynı zamanda daha iyi bir gelecek arzularını göstermek için sokaklara çıkan her yaştan ve her kesimden insanlara da borçluyuz.”